“Fragmanlar” adlı kitaptaki, Herakleitos’a ait olduğu düşünülen sözlerin Türkçeye kazandırıldığı bu eseri okumanızı tavsiye ederim. Batı felsefesini büyük ölçüde etkilemiş olan Herakleitos’un fragmanları hakkında yorumlu bir şekilde fikir edinmenize olanak sağlayacaktır.

Herakleitos - Fragmanlar kitabında yer alan insan düşünceleri hakkındaki bilgilere ulaşabilirsiniz. Kitap okuma listemde bulunan bu kitaba ek olarak diğer kitaplarda yer almaktadır.

Sözcüklerin anlamları, kültürleri birbirine bağlayan zincirin birer güçlü halkası adeta; dil, din, ırk ayrılığı tanımıyor.

Aynı ırmaklara girenlerin üzerinden farklı sular akar; ruhlar nemli olandan buharlaşırlar.

Herakleitos’a göre “uykuda olmak”, gerçeğe sırt çevirmek ve dar ilgiler içinde, bir midye gibi yaşamaktır. Başka bir deyişle, bu insanlar varoluşun çağrısına kulaklarını tıkamışlardır.

Herakleitos’a göre mutluluk, hakikati bilmek ve ona uygun bir şekilde yaşamakla elde edilir.

Herakleitos da arınmaya önem verir; ancak ona göre arınma, bedensel hazlardan uzak durmak ve bilgece bir yaşam sürmekle mümkündür.

Karşıt olan şeyler bir araya gelir ve uzlaşmaz görünenlerden en güzel uyum doğar. Her şey çatışma sonucunda meydana gelir.

Herakleitos’ta bağıntıyı ve uyumu oluşturanlar, birbiriyle uyumlu ve uzlaşan öğeler değil; tersine, uyumsuz ve uzlaşmaz olan öğelerdir.

Herakleitos’ta “uyum” ancak birbirini karşılıklı olarak çeken ve iten öğeler arasında mümkündür.

Herakleitos’a göre inanç ya da güven (pistis) olmadan tanrısal konular kavranamaz. İnsan, aradığı şeyin ne olduğunu bilmeli ve ona ulaşabileceğine inanmalıdır. Hakikate giden yol zorlu ve çetrefillidir. Ancak güvenen ve umut eden kişi bu yolda ilerleyebilir. Herakleitos, Ksenophanes’in “büyük konular insan tarafından hiçbir şekilde bilinemez” görüşüne karşılık olarak, bilmenin ancak inançla mümkün olduğunu belirtmek istemiştir.

İnsanlar çoğu zaman başlarına gelenler hakkında düşünmez ve öğrendiklerini tam olarak kavrayamazlar; yalnızca kendi inandıkları şeylere güvenmeyi tercih ederler.

Bu metnin bağlamında önemli bir kavram olan phronesis (düşünme), “ne olduğunu anlama ve bir ders çıkarma” (ibret alma) anlamına gelir. Kendi dar ilgi alanları içinde yaşayan insanlar, başlarına gelenleri ya da doğrudan karşılaştıkları olayları (enkyreusin) derinlemesine düşünmez ve anlayamazlar. Bu açıdan bakıldığında, çok şey yaşamak ya da tecrübe etmek tek başına yeterli değildir. Çoğu insan pek çok şey öğrenmiş olsa (mathontes) bile, öğrendiklerinden ders çıkaramaz ve içsel olanı kavrayamaz. Herakleitos, yalnızca çok şey bilmenin ya da doğrudan tecrübe etmenin yeterli olmadığını vurgular. İnsanların çoğu kendi inançlarıyla (doksa) hareket ettikleri için, gördüklerini tanıyacak ve özünü kavrayacak bilgiye (gnoskousin) sahip değildir.

Umut edilmeyeni umut etmezsen, onu bulamazsın; çünkü ne bir iz vardır, ne de bir yol.

Herakleitos’a göre inanç ya da güven (pistis) olmadan tanrısal konular kavranamaz. İnsan, aradığı şeyin ne olduğunu bilmeli ve ona ulaşabileceğine inanmalıdır. Hakikate giden yol zorlu ve çetrefillidir. Ancak güvenen ve umut eden kişi bu yolda ilerleyebilir. Herakleitos, Ksenophanes’in “büyük konular insan tarafından hiçbir şekilde bilinemez” görüşüne karşılık olarak, bilmenin ancak inançla mümkün olduğunu belirtmek istemiştir.

Erdemli olanlar, iyiler, bedensel kaynaklı hazları ruhları le­hine katlederler. Bilgece bir yaşam sürmek tutkuların kölesi olmamaktır.

Ölümde insanları ummadıkları, hayal edemedikleri şeyler bekler.

İlias Destanı’nda Akhilleus, kazanacağı ölümsüz ünü, ebedi yaşama tercih etmiştir. Herakleitos ise tek bir şeyi (bilgeliği veya hakikati) başka her şeye tercih eder. Çoğunluk (polloi) ise bilgelik yerine sıradan bir yaşamı seçer.

Herakleitos’a göre yasa (nomos), her şeyin ve her insanın belirlenmiş sınırlar içinde yaşamasıdır. Zaten nomos sözcüğünün anlamı, “herkesin payını dağıtma” ve “her şeyin sınırlarını belirleme”dir. Nomos, her şeyin sınırları içinde ve belirlenen ölçülere uygun davranmasıdır. Henos (Bir) terimi bu fragmanda “bir kişi”ye değil, kosmos’ta hüküm süren tanrısal yasaya işaret eder. Yasa, tanrısal olanın kararına (boule) uymaktır.

Bilgeliği seven insanlar gerçekten çok şeyde araştırmacı olmalıdır.

Herakleitos açısından bilgelik (sophon), bilgiyi toplamakla değil, olup bitenin anlamını kavramakla mümkündür.

Herakleitos açısından polymathie, yığma bir bilgidir. Anlamadan, derinliğine araştırmadan çok şey bilmek veya öğrenmek, varlığın hakikatini anlamada yetersiz kalır.

Bilgelik tektir; her şeyi, her eylemi yöneten düşünceyi bilmektir.

Bilge olmak (sophon), çok şey bilmek değil, kosmos’taki planı, düşünceyi, bir başka deyişle hakikati bilmek demektir.

Sara hastalığı eski Yunan’da “kutsal hastalık” (hieros nosos) olarak adlandırılırdı.

Büyük konular hakkında rastgele tahminde bulunmamalı.

Bu fragmanda söz edilen “büyük konular” (ton megiston), ruhun ölümden sonraki akıbeti, öte dünya, tanrılar ve varlığın aslı gibi konulardır.

Geleneksel bilgelere, başkalarından öğrenmekle bilgi olunmaz. Bilgelik, soruşturmakla ve sorgulamakla başlar.

Bedenin yaşamı ruhun, ruhun yaşamı ise bedenin ölümüdür.

Ölçülü olmak en büyük erdemdir. Bilgelik, doğaya kulak vererek hakikati söylemek ve doğru olanı yapmaktır.

Herakleitos bu anlamı vurgulayarak bilgelğin (sophon), doğaya (physis), insan olmanın gereklerine uygun bir yaşam sürmek olduğunu belirtiyor. Ayrıca, yalancılığın bir ustalık sayıldığı bu toplumda hakikati söylemenin ve hakikate uygun işler yapmanın bilgece bir tavır olduğunu belirtir.

İnsanın karakteri kaderidir.

Yayınlandı: Güncelleme: