İsrail: Ulusal Kimlik ve Dinsel Birliktelik

İsrail projesi, esasen İngiltere’nin bir girişimi olarak başlamıştır. İkinci Dünya Savaşı’nın ardından dünya liderliğini İngiltere’den devralan Amerika Birleşik Devletleri, İsrail’i Orta Doğu’da stratejik bir karakol olarak konumlandırmıştır.

İsrail devletinin ulus devlet kimliği yoktur. Parça parça göç eden farklı Yahudilerden oluşmaktadır. İsrail üstü örtülen teokratik bir devlettir. Eşkenaz ve seferat iki haham tarafından yönetilir.

Modern (Barbar) İsrail’in demografik yapısı, farklı coğrafyalardan gelen Yahudi diasporasının tarihsel göç dalgalarıyla şekillenmiştir. Aşkenaz, Sefarad, Mizrahi ve Etiyopyalı Yahudiler gibi çeşitli etnik ve kültürel grupların bir araya gelmesi, ortak bir ulusal kimlik inşasını karmaşık bir süreç haline getirmiştir. Bu heterojen yapı, “ulus devlet” kavramının klasik anlamıyla tam örtüşmeyen, daha çok ideolojik ve dini bir çimento ile bütünleşmiş bir siyasal form yaratmıştır. Dolayısıyla İsrail kimliği, etno-dinsel bir birliktelik fikrini merkeze alırken, kültürel ve tarihsel çeşitlilikten doğan iç gerilimleri de sürekli olarak içinde barındırmaktadır.

Yahudilerin 2000 yıllık eğitim ve kültürel bilgiye sahiptir. 7 yaşına kadar talmutu okuyacak kadar çocuklara eğitim verilmektedir. Yahudiler sivil bir örgütlenmeye sahip bir topluluktur.

Evanjeliklerin özellikleri arasında, Amerika’yı “Tanrı’nın ülkesi” ve Amerikalıları “Tanrı’nın halkı” olarak görmeleri dikkat çeker. Geleceğe yönelik güçlü hedefleri bulunmaktadır; örneğin, Tanrı’yı kıyameti başlatmaya zorlamak gibi. Evanjelikler, son derece güçlü bir şekilde Siyonist ve İsrail destekçisidir. Kendilerini “Siyonist Hristiyan” olarak tanımlarlar ve Siyonist İsrail’i desteklemenin dini bir görev olduğuna inanırlar. Ayrıca, kendilerini “yeniden doğmuş Hristiyanlar” olarak nitelendirir ve diğer Hristiyanlara karşı üstünlük hissiyle yaklaşırlar. Yoğun bir şekilde misyonerlik faaliyetleri yürütmektedirler.

İsrail’in Arz-ı Mev’ud, yıllar boyunca süregelen bir ütopik hayalden ibarettir.

Yahudi İnancına göre Allah’ın Hz. İbrahim’e ve soyundan gelenlere vermeyi vaad ettiği yere ‘Arz-ı Mev‘ud’, yani vadedilmiş topraklar denir. İki farklı vaad vardır.

Hz. İbrahim’e yapılan yapılan vaadde “Mısır ırmağından Fırat ırmağına kadar olan bölge” vadedilmiş topraklardır (Sağdaki resim).

Hz. Musa ve Yuşa’ya yapılan vaadde ise ‘Ayak tabanınızın basacağı her yer sizin olacak’ denilmiştir (Soldaki resim).

İsrail katliamlar ve soykırımla bu olmayacak hayalin peşinde koşuyor.

Erhan Afyoncu

Arz-ı Mevud

İsrail’de yoğun bir sansür uygulanmaktadır. İsrail, varlığını sürdürebilmek için sürekli olarak bir düşman algısı yaratma çabası içerisindedir. Korkular üzerinden beslenen bir ülke olarak, bu stratejiyle kendi iç dinamiklerini ayakta tutmaktadır.

İsrail’de gettolaşmış mahalleler bulunmaktadır. Türkiye’den göç eden Yahudilere ait mahalleler de bu yapının bir parçasını oluşturmaktadır.

Yayınlandı: Güncelleme: