Denizlerin Cesur Amirali: Barbaros Hayreddin Paşa (1473-1544)

İstanbul’un Beşiktaş semtinde, denizin kenarında dolaşırken kadırga kabartmalı bir heykel dikkatinizi çekmiş olmalı. Bu heykelin simgelediği kişi, anıtın hemen ilerisinde bulunan türbede yatan ünlü bir denizcimizdir. Osmanlı İmparatorluğu’nun en ünlü amirali ve kaptan-ı deryası Barbaros …

İstanbul’un Beşiktaş semtinde, denizin kenarında dolaşırken kadırga kabartmalı bir heykel dikkatinizi çekmiş olmalı. Bu heykelin simgelediği kişi, anıtın hemen ilerisinde bulunan türbede yatan ünlü bir denizcimizdir. Osmanlı İmparatorluğu’nun en ünlü amirali ve kaptan-ı deryası Barbaros Hayreddin Paşa gömülüdür bu türbede. Her gün denizin sesini dinleyebildiği bir yerde yatmaktadır. Çünkü o denizlere tam anlamıyla aşık bir insandır. Ölmeden önce “Ben öldüğüm zaman beni denizin sesini duyacağım bir yere gömünüz” diye vasiyet ettiğinden buraya gömülmüştür.

Asıl ismi Hızır olan Barbaros Hayreddin Paşa, iki ağabeyi İshak ve Oruç ve kardeşi İlyas ile birlikte bütün yaşamını denizin üzerinde geçirdi. Barbaros’un üç kardeşi de denizdeki savaşlarda öldü. Çocukluklarını yaşadıkları Midilli Adası’na gelen gemileri izleyen ve reis ya da tayfa olma hayali kurarken bir gün denizlerin sultanı olacağını aklına bile getiremezdi elbette. Barbaros’un kardeşi Oruç’un yirmi üç yaşında bir gemi alarak ticarete başlamasıyla onların da denizdeki maceraları başlamış oldu. Ancak o yıllarda denizler korsan doluydu ve hiçbir can emniyeti yoktu. Özellikle Rodos şövalyeleri Müslümanların gemilerini yağmalıyor ve gemilerdekini acımasızca öldürüyorlardı. Kardeşi İlyas’ın da bu Rodos şövalyeleri tarafından öldürülmesi Barbaros’un çok gücüne gitti. Rodos şövalyelerine esir düşüp kurtulan ve Trablus ile Tunus arasındaki Cerbe adasında üs kuran ağabeyi Oruç Reisle buluşup birlikte hareket etmeye başladılar. İşte bu birleşmeden sonra Akdeniz sularının köpükleri hiç durulmadı. İki kardeş, düşmanlarına peş peşe baskınlar, vurgunlar ve akınlar düzenleyerek denize korku saldılar. Özellikle İspanyollar, ‘Barbaros’ adını verdikleri bu iki denizciden çok korkuyorlardı. 1515 yılında Becaye kalesini kuşatırken bir kolunu kaybeden Oruç, tek kollu kahraman olarak bir yıl sonra Cezayir’i aldı ve Cezayir’in hükümdarı oldu. Oruç’u Cezayir’den çıkarmak için büyük bir donanma gönderen İspanyolların bütün gemileri paramparça edildi. Oruç Reis, İspanyollarla devam eden savaşlarının birisinde levendlerinin başında savaşırken şehit düştü. Bu olayla birlikte Barbaros Hayreddin Paşa’nın intikam hırsı daha da alevlenmiş oldu.

Su ve ateş içinde pişmiş bir avuç levendiyle denizlerde donanmalara karşı duran ve bu arada Osmanlı imparatoru Yavuz Sultan Selim’e değerli hediyeler göndererek bağlılıklarını sunan Barbaros, böylece Yavuz’dan da iki savaş gemisini hediye olarak alacaktı.

Yıllar birbirini, Barbaros denizde düşman gemilerini kovaladı. Artık ‘Barbaros geliyor!’ denildiğinde bütün düşmanların yüzü geriliyor ve korkudan ne yapacaklarını şaşırıyorlardı. Batı Akdeniz’in tek egemen gücü olan Barbaros, yetmiş bin felaketzede Endülüslü Müslüman’ı yedi seferle Cezayir’e taşıyarak onlan Hıristiyanların zulmünden kurtardığında, Osmanlı İmparatorluğu’nun yeni sultanı Kanuni Sultan Süleyman, ‘İşte bize böyle bir kaptan lazım.’ demişti.

Ve Osmanlı’ya lazım olan o kaptan, Ispanya’ya karşı sefer düzenleme karan alan Kanuni’nin emriyle İstanbul’a gelecekti. İstanbul, Barbaros Hayreddin Paşa’nm gözünde tüten, rüyalarına giren bir şehirdi. Bu yüzden padişahın emrine uyarak hızla İstanbul’a doğru yelken açtı. Yolda kendisini engellemeye çalışan Haçlı donanmasına büyük kayıplar vererek 27 Eylül 1533’de on sekiz kadırga ile İstanbul’a demirledi. Hediye olarak da padişaha ele geçirdiği Cezayir’in tapusunu verdi. Böylece Cezayir Osmanlı’nın bir vilayeti haline gelmişti.

Barbaros Hayreddin Paşa’yı karşılama töreni kelimenin tam anlamıyla muhteşemdi. Bütün vezirler karşılama törenindeydi ve Barbaros’a bütün denizlerden sorumlu komutan anlamına gelen ‘kaptan-ı deryalık rütbesi verildi. Bundan sonra Barbaros Hayreddin Paşa’yı kimse tutamazdı. Yeni gemilerle denize açılan kaptan-ı derya Tunus’u aldı, İtalya’nın Otranto limanına çıktı. Dönüşünde Ege Denizi’ndeki ada lan fethetti. 27 Eylül 1538’de yüz yirmi gemilik donanması, altı yüz gemilik Haçlı donanmasını Preveze önlerinde perişan etti. Tarihe ‘Preveze Zaferi’ olarak geçen bu savaşm ardından Türkler’in Akdeniz’deki hakimiyeti kesinleşmiş oldu.

4 Temmuz 1544’de İstanbul’da vefat ettiğinde bütün denizcilerle birlikte sanki denizlerde bu eşsiz kahraman için ağladı. Ondan geriye hatıralarını anlattığı Gazavat-ı Hayreddin Paşa isimli önemli bir yapıt kaldı.

Beşiktaş; Neden Beşiktaş?

Beşiktaş’ın eski ve yeni sakinleri arasında yaygın olan ve yazılı kaynaklara da geçmiş bulunan rivayetlere göre Beşiktaş semti adını, Barbaros Hayreddin Paşa ya borçludur: Çünkü bu semtin asıl adı Beştaş’mış. Bu isim zamanında Barbaros Hayreddin Paşa ‘hm gemilerini bağlamak için kıyıya diktirdiği beş taş sütundan geliyormuş. Beştaş adı zamanla Beşiktaş’a dönüşmüş. Başka bir rivayete göre de Barbaros bu semte bir rıhtım yaptırtmış. Gemiden karaya adım atarken bu rıhtıma koydurduğu yüksekçe bir taşı basamak edinmiştir ki o dönemde bu türdeki taşlara beşik (veya eşik) taşı denilirmiş. Beşik taşı (Eşik taşı) adı daha sonra semtin de adı olup Beşiktaş olmuştur.