Türk Edebiyatının Dil Ustası: Ali Şîr Nevaî (1441-1501)

Asıl adı Nizamettin Ali Şîr olan Nevâî, 9 Şubat 1441 yılında Herat’ta doğdu. Babası Uygur Türklerinden olup aristokrat ve seçkin bir aileye mensuptu. Devletin idari görevlerinde yer alan Kiçkine Bahadır Bey, oğlunun iyi bir terbiye …

Asıl adı Nizamettin Ali Şîr olan Nevâî, 9 Şubat 1441 yılında Herat’ta doğdu. Babası Uygur Türklerinden olup aristokrat ve seçkin bir aileye mensuptu. Devletin idari görevlerinde yer alan Kiçkine Bahadır Bey, oğlunun iyi bir terbiye ve eğitim almasına özen göstermiş, Horasan Hükümdarı Ebül Kasım Babür’ün onunla ilgilenmesini sağlamıştı.

İleride büyük bir edebiyatçı olacak Ali Şir Nevâfnin gençliği beklendiği gibi şair ve bilginlerin arasında geçti Horasan Hükümdan Ebu Sait Bahadır Han, İrak seferinde Uzun Hasan’ın karşısında yenilgiye uğrayıp 1469da idam edilince yerine Hüseyin Baykara sultan olda Bu olay Ali Şir Nevâfnin yıldızını erken parlattı. Sultan Baykara ile daha öncesinde okul arkadaşı olan Nevâî, arkadaşının sultanlığını kutlamak üzere Herat’a geldi.

Bir şairin hediyesi ne olur dersiniz? Elbette ki şiir… Nevâî, eski çocukluk arkadaşı ve yeni hükümdarı tebrik ederek yazdığı ‘Hilâliye’ kasidesini sultana sundu. Bu hareket sultanın öylesine hoşuna gitmişti ki, Ali Şîr Nevâîyi önce nişana, sonra verir raptı. Bundan sonra da ölünceye kadar yanından ayırmadı.

Ali Şir Nevâî, itibar ve hürmet görerek yaşadı. Ancak şairlerin ruhundaki özgürlük tutkusu ona galip geldi ve 1490’da devlet hizmetinden kendi isteği ile ayrılarak ilim ve edebiyat denirinin enginlerine bıraktı. İyi ki bıraktı, bu sayede ortaya Türklük aleminin ölümsüz eserlerinden birkaçı çıkacaktı…

Sultan Baykara ile birlikte Orta Asya’daki Türk ilim ve sanat hayatinin gelişip şekillenmesinde büyük katkısı olan Ali Şir Nevâî, aydın bir Türk milliyetçisiydi. Doğunun en önemli şair ve bilginlerini toplayarak, devrin en zengin üniversitesinin kurulmasını sağlayan oydu. Türk medeniyeti ve Türk dili üzerinde etkisi olan yabana dil ve medeniyetlere karşı mücadele ederek Türk dilini layık olduğu seviyeye çıkarmak için çalışmıştı.

Zamanın önemli dillerinin cazibesine kapılmaktansa Türkçe’yi yüksek bir sanat dili haline getirip bu yolda eserler vermeyi tercih etti. ‘Muhakemetu’l-Lügateyn’ adlı eserini bu yüzen kaleme almıştır. Eser, Türkçe ve Farsça’yı her yönüyle inceleyip karşılaştırmak ve Türkçe’nin daha zengin ve işlenmeye daha elverişli bir dil olduğunu ispat için yazılmıştır.

Kendi milletinin ve sahip olduğu dilin ötekilerden üstün olduğuna inanıp bunu değişik eserlerinde etraflıca işleyen şair, Doğu’da gelişmeye başlayan Türk dili ve edebiyatını diğer milletlerin edebiyatlarıyla yarışacak biçimde zirveye taşımayı başarmıştır. Kendisiden sonra gelen şair ve yazarlar üzerinde yaptığı etki ile de Türk edebiyatı tarihinde önemli bir yer edinmiştir. Dördü Türkçe ve biri Farsça olan beş divanı dışında başka eserleri de bulunan Ali Şir Nevâî, şiirlerinde fikir, his ve hayal unsurlarını büyük bir ustalıkla işlemiş, klasik doğu şiirinin bütün kalıplan ve türlerinde eserler vermiştir.

3 Ocak 1501 tarihi Ali Şir Nevâî’nin dünyaya gözlerini kapatıp başka bir dünyaya gözlerini açtığı tarihtir. Türbesi daha önceden hazırlanan saray bahçesi içerisindedir. Definden sonra Sultan Baykara üç gün boyunca bizzat matem törenlerini idare etmiş, yedi gün sonra da şehrin kuzeyinde Havz-ı Mâhiyân’da yine kendisinin eşliğinde halka Türk usulü aş dağıtmıştır. Bu olay Herat tarihinde ilk kez rastlanan bir olay idi ve bu tören sırasında şehzadeler ile memleketin ileri gelenleri halka hizmet etmiş; Ali Şir Nevâı’ye olan saygılarım bu şekilde göstermişlerdir.

Türkçe’yi Üstün Tutan Şair

Anadolu’yu da fetheden Oğuzlar, devlet dili olarak önce Arapça’yı, sonra Farsça’yı benimsediler Osmanlılar döneminde Osmanlıca adı verilen bir imparatorluk dilinin oluşmasına bu tavır zemin hazırladı. Batı Türkistan yöresinde kalan Türklerm dili ise Doğu Türkçe’si olarak anılmaktaydı Doğu Türkçe’si içinde yer alan Çağatayca’nın yazı dili durumuna gelmesinde Ali Şir Nevai’nin büyük rolü vardır Nevai, Arapça’nın ve özellikle Farsça’nın tercih edilmesine tepki göstermiş, Muhakemetü’l-Lugateyn adlı eserinde Türkçe (Çağatayca) ile Farsça’yı karşılaştırıp Türkçe’nin bu dilden üstün olduğunu göstermeye çalışmıştır Osmank edebiyatının son büyük şairi Şeyh Galib sırf Nevai’nin şiirlerini okuyabilmek için Çağatayca öğrenen Divan şairlerinden biriydi Fuzuli de Nevai’den etkilenmiştir