Osmanlı’nın Ünlü Tarih Yazarı: Naima (1655-1716)

Osmanlı İmparatorluğu’nun en önemli tarih yazarları kimdir diye sorarsanız, sayacağınız isimlerin başına Naima’yı koymanız gerekir. Çünkü o, kendisine kadar tarih yazmayı deneyen nice yazardan cesur çıkmış ve bir çok olayı korkusuzca aktarmıştır. 1655 yılında Halep’de …

Osmanlı İmparatorluğu’nun en önemli tarih yazarları kimdir diye sorarsanız, sayacağınız isimlerin başına Naima’yı koymanız gerekir. Çünkü o, kendisine kadar tarih yazmayı deneyen nice yazardan cesur çıkmış ve bir çok olayı korkusuzca aktarmıştır.

1655 yılında Halep’de doğan Mustafa Naima, genç yaşında İstanbul’a gelerek eski Saray Baltacıları Ocağı’na kaydolmuş ve Bayezid Camiinde ders almaya başlamıştır. Bu dönemde tarih, edebiyat ve astronomi ile ilgilenmeye başlayan Naima, Topkapı Sarayındaki Divan-ı Hümayun katipliğine geçince yönünü de çizmiş oldu. Sadrazam olan amcazadesi Hüseyin Paşa tarafından vakanüvisliğe (resmi tarih yazarlığı) atanan Naima böylece Osmanlı tarihini yazmakla görevlendirildi 1574–1655 yıllan arasındaki olaylan kapsayan yapıtına Ravzatül-Hüseyin fi Hülasatil-Hâfıkin ismini vererek bunu sadrazama sundu.

Ancak işler kağıt üzerindeki gibi gitmedi, amcazadesi ölmüştü. İşler duraksamaya girdi. Edime Vakasındaki karışıklıkları bastıran Damat Hasan Paşa, tarihin faydalarını bildiğinden ve Naimanın çalışmaları-na değer verdiğinden eseri yazmaya devam etmesini istedi. 1704 yılında Anadolu Muhasebeciliğine atanan Naima, Çorlulu Ali Paşa’nın sadrazam olmasıyla Hanya’ya sürgün edilecekti. Neden mi? Çünkü Çorlulu Ali Paşa, Naima’nın cesur kaleminden ve her şeyi bütün çıplaklığıyla yazmasından korkmuştu. Hanya’dan Bursa’ya sürülen bu ünlü tarih yazarı İstanbul’a ancak Şehit Ali Paşa’nm sadrazam olmasıyla birlikte gelebildi. Etrafındaki alim ve şairleri seven ve koruyan sadrazam onlar için “Onlar memleketin ziynetleri.” derdi. Kendi adını taşıyan tarih kitabı ile ünlenen Naima sayesinde Osman-lı tarihine ilişkin bir sürü olay bugüne değin taşınmış, gizli kalmaması gereken bir çok olay onun cesareti sayesinde öğrenilmiştir.

Ordu ile beraber Mora seferine giden Naima, Defteremini olarak orada bırakıldı. Bu duruma çok üzülen yazarımız artık fazla yaşamadı ve 1716 yılında Poleo Hatras kasabasında vefat etti.

İlk bölümünü yazdığı ve 1591–1655 arasındaki yılları içeren notların devamı Damat Haşan Paşa’nın emriyle bir araya getirildi ve 1660–1699 yılma ilişkin yazdıkları bu şekilde ortaya çıktı.

Tarihi olayları bir ressamın fırçasından çıkmış gibi canlı ve detaylı anlatan Naima, aynı zamanda hadiseleri inceleyip tahlil ederek yazılmamış bir Osmanlı tarihini de meydana getirmiştir. Eserinde toplumsal eleştirilerini sade bir dille anlatır ve sadece olayları kaydetmekle yetinmez. O diğer tarih yazarlarından farklı olarak olayların nedenleri üzerine de kafa yorar. Bu durum Naima’yı diğer yazarlar içinde seçkin bir yere koyan özelliktir. ‘Naima Tarihi’ isimli eserinde 17. yüzyıl Osmanlı toplumunu, ayaklanma ve savaşları, devlet adamlarının kişilik özelliklerini, özel törenleri objektif bir biçimde anlatır. Bir çok kişinin de tanıklıklarına başvurur. İbrahim Müteferrika tarafından risale halinde yayınlanan eserinde 1659 yılı sonrası yoktur. Çünkü bu dönem sonrasını anlatan el yazmaları kaybolmuştur.

Naima’nım Farkı

Naima’nın yıldızının parladığı dönemde Amcazade Hüseyin Paşa’nm sadareti zamanına rastlar Amcazade şairleri, sanatkârları, fikir adamlarını çok yakından koruyan bir devlet adamı idi. Naimadaki cevheri fark ettikten sonra onu saraya, vak’anüvis olarak aldı. Kendi adını taşıyan tarihin önsözünü yazdığı zaman bunu Sadrazam Amcazade Hüseyin Paşa’ya sundu. Bu önsöz gerçekten önemliydi. Çünkü, o zamana kadar gelen bütün tarihçilerden farklı olarak bu önsözde Naima, olaylara nasıl baktığını, nasıl değerlendirdiğini anlatıyor, İbni Haldun’un sosyolojik tarih metodunu kullanacağını haber veriyordu. Bugün de değerini muhafaza eden bu önsözü okuyan Sadrazam, Naimâ’yı ödüllendirdi ve takdirlerini bildirdi.